Prof.Dr.Günaydın ile YÖNETMEK
26 Ocak 2012 Perşembe
ENNEAGRAM
Yunanca dokuz demek olan “enne” ve kişilik anlamına gelen “agram” kelimelerinin birleşmesiyle ortaya çıkan Enneagram 9 kişilik tipi manasında kullanılıyor. İnsan yaratılış itibariyle iki tip özelliği barındırıyor bünyesinde. Bunlardan biri olan mizaç, yaratılışıyla birlikte insanda var olan ruh; eğilimleri, potansiyelleri temsil edip, insanın genetik yapısıyla ilgili. Mizaç, ilerleyen yıllarda da değişiklik göstermiyor. ‘Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır’ atasözü buna işaret ediyor. İnsan 7’sinde ne ise 70’inde de odur sözü de mizaca atfen söylenmiş ve söyleniyor.
İnsanın bir de karakter dediğimiz, doğduktan sonra mizaç üzerine inşa edilen faziletleri, alışkanlıkları ve ahlak değerleri var. Karakter, öz benlik üzerine anne-babanın, arkadaş çevresinin, okuldaki hayatın, daha doğrusu sosyal çevrenin etkisiyle inşa edilen yapıyı oluşturuyor. Bu ikisinin birbirine tesiri ile ortaya çıkan ise insanın kişiliğini oluşturuyor. Bu, daha çok çocukluk ve ergenlik döneminde oluşmaya başlıyor. Dolayısıyla kişilik, insanda daha sonra ortaya çıkıyor ve kişiden kişiye de değişiklik gösteriyor. Yani dünyada ne kadar insan varsa, farklı özelliklere sahip o kadar kişilik var anlamına geliyor. Sonradan edinilen kişilik, insanın, değiştirilip geliştirilebilen yönünü oluşturuyor. İşte Enneagram, mizacı tespit edip insanın değişmeye, gelişmeye müsait kişiliği ile ilgili bilgiler sunan bir yol. Enneagram, bununla da yetinmeyip, aynı zamanda kişinin diğer insanları yani çevresi ve hayatı tanımasına dair de bilgiler sunuyor. Yani insanın benliğini tanımasına yardımcı olduğu kadar, onun diğer insanları da tanımasını da sağlıyor
Farklı kelimelerle ifade edilse de aynı anlama gelen 9 kişilik şu tiplerden oluşuyor: Reformcu, Yardımcı, Başarılı, Bireysel, Araştırmacı (Gözlemci), Sadık. Sorgulayıcı, Ehl-i keyif, Lider (Reis veya meydan okuyucu) ve Barışçı.
Bir insanın temeldeki kişilik tipi birdir. Ancak Enneagram’da bir kişi tiplerden birkaçının özelliklerini de gösterebiliyor. Bu da Enneagram’ın özelliklerinden birini ortaya koyuyor. Mesela 8 numaralı Reis kişilik tipine sahip bir kişi stres altında başka bir kişilik tipinin özelliklerini sergileyebiliyor. Dolayısıyla 9 kişilik tiplemesi sabit ve standart değil. Bu kişilik tiplemelerinin birbirleri ile de alışverişi ve etkileşimleri söz konusu. Enneagram göründüğü kadar sade bir yapıya sahip değil. Yine bu araştırmalar sonucunda bazı kişilik tiplerinin belirli psikolojik rahatsızlıklara daha yatkın olduğu da anlaşılmış. Her kişilik tipinin kötüsünün ayrı bir kötü, iyisinin de ayrı bir iyi olduğunu söyleyen İnka Danışmanlık uzmanı Fatih Uzunoğlu, hangi tipin hangi rahatsızlığa daha yatkın olduğunu şöyle anlatıyor: “Bir numaralı kişilik motifi obsesif-komposif davranış bozukluğuna, ikinci tiptekiler histeriye, 3’ler narsizme, 4’ler depresyona, 5’ler şizofreniye, 6’lar paranoyaya, 7’ler yine narsizme, 8’ler anti sosyalliğe daha yatkındır. Dokuzuncu gruptakiler kişilik bozukluğuna meyillidir.”
9 kişilik tipinin nasıl tespit edildiği konusunda bir açıklama getirilemiyor. Bunun gizli, ezoterik bir bilgi olduğu inancı hakim. Ezoterik bilgi olması da Enneagram’ın akademik çevrelerde hüsn-ü kabul görmesini geciktirmiş. Fakat son dönemlerde, özellikle Amerikalı bilim adamlarının çalışmaları ile Enneagram, kişiliğin tespitinde kabul gören ve başarı yüzdesi çok çok yüksek olan bir bilim hâline gelmiş. Buradaki enne, bizim kültürümüzdeki ene’den mi gelmektedir bilinmez; ama tarihine baktığımızda Enneagram’ın bu topraklardan Batı’ya gittiği görülüyor.
kaynak : http://www.gnoxis.com/enneagram-6741.html
RETORİK
Retorik kelimesi Yunanca rhētorikos, (ῥητορικός) hitabet, söylevcilik kelimesinden türemiştir. Rhētōr (ῥήτωρ) ‘hatip, söylevci’, erô (ἐρῶ) ‘konuşmak’ demektir. En basit anlamda rhetorikos insana hitap etmedir. Retorik kelime anlamı olarak güzel söz söyleme, hitabet sanatı, belagat anlamına gelmektedir. Dili ikna etmek için kullanan sanatlardan biridir. Antik Yunanda MÖ 5. yüzyılda Sokrates çevresindekiler tarafından kullanılmış olan bu kelime ilk kez Platon’un Gorgias adlı eserinde geçmiştir.
Retoriğin olabilmesi için üç temel öğe: bir söylevci, bir dinleyici ve bunların düşündüklerini ve görüşlerini iletebilmelerine aracılık eden bir dil gereklidir.
Retorik, edebiyatta, siyasette, mahkemelerde, doğal dilde, bilim dışı akıl yürütmede, fikirde, güzel konuşmada, örtük unsur içinde, örtük olanın arkasındaki niyette ortaya çıkar. Dolayısıyla retorik kendini kısıtlamamış yayılmıştır.
Retorik, kendi içinde bir bilgi bütünü oluşturmaktan çok kendi dışındaki bir nesneye, düşüncenin gerçeklikle, önermelerin verili bir olguyla uyuşmasına yani doğruluğa (Aletheia) erişme yolu yordamıdır. Retoriğin nesnesi olan doğruluk türü bilimsel tanıtlamayla (Latince, demonstratio) doğruluğu bilinen öncüllere dayanarak yapılan çıkarımla gösterilemez; konuşanla dinleyeni ortak varsayımlar temelinde buluşturan olası öncüllere dayalı çıkarımla ancak yaklaşık olarak betimlenebilir. Antik retoriğin kurucu ilkesi bu yüzden, doğruluğun zorunlu olarak ancak belli koşullarda, belli kişiler içinde geçerli olduğu biçimindedir.
Yunanca dokuz demek olan “enne” ve kişilik anlamına gelen “agram” kelimelerinin birleşmesiyle ortaya çıkan Enneagram 9 kişilik tipi manasında kullanılıyor. İnsan yaratılış itibariyle iki tip özelliği barındırıyor bünyesinde. Bunlardan biri olan mizaç, yaratılışıyla birlikte insanda var olan ruh; eğilimleri, potansiyelleri temsil edip, insanın genetik yapısıyla ilgili. Mizaç, ilerleyen yıllarda da değişiklik göstermiyor. ‘Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır’ atasözü buna işaret ediyor. İnsan 7’sinde ne ise 70’inde de odur sözü de mizaca atfen söylenmiş ve söyleniyor.
İnsanın bir de karakter dediğimiz, doğduktan sonra mizaç üzerine inşa edilen faziletleri, alışkanlıkları ve ahlak değerleri var. Karakter, öz benlik üzerine anne-babanın, arkadaş çevresinin, okuldaki hayatın, daha doğrusu sosyal çevrenin etkisiyle inşa edilen yapıyı oluşturuyor. Bu ikisinin birbirine tesiri ile ortaya çıkan ise insanın kişiliğini oluşturuyor. Bu, daha çok çocukluk ve ergenlik döneminde oluşmaya başlıyor. Dolayısıyla kişilik, insanda daha sonra ortaya çıkıyor ve kişiden kişiye de değişiklik gösteriyor. Yani dünyada ne kadar insan varsa, farklı özelliklere sahip o kadar kişilik var anlamına geliyor. Sonradan edinilen kişilik, insanın, değiştirilip geliştirilebilen yönünü oluşturuyor. İşte Enneagram, mizacı tespit edip insanın değişmeye, gelişmeye müsait kişiliği ile ilgili bilgiler sunan bir yol. Enneagram, bununla da yetinmeyip, aynı zamanda kişinin diğer insanları yani çevresi ve hayatı tanımasına dair de bilgiler sunuyor. Yani insanın benliğini tanımasına yardımcı olduğu kadar, onun diğer insanları da tanımasını da sağlıyor
Farklı kelimelerle ifade edilse de aynı anlama gelen 9 kişilik şu tiplerden oluşuyor: Reformcu, Yardımcı, Başarılı, Bireysel, Araştırmacı (Gözlemci), Sadık. Sorgulayıcı, Ehl-i keyif, Lider (Reis veya meydan okuyucu) ve Barışçı.
Bir insanın temeldeki kişilik tipi birdir. Ancak Enneagram’da bir kişi tiplerden birkaçının özelliklerini de gösterebiliyor. Bu da Enneagram’ın özelliklerinden birini ortaya koyuyor. Mesela 8 numaralı Reis kişilik tipine sahip bir kişi stres altında başka bir kişilik tipinin özelliklerini sergileyebiliyor. Dolayısıyla 9 kişilik tiplemesi sabit ve standart değil. Bu kişilik tiplemelerinin birbirleri ile de alışverişi ve etkileşimleri söz konusu. Enneagram göründüğü kadar sade bir yapıya sahip değil. Yine bu araştırmalar sonucunda bazı kişilik tiplerinin belirli psikolojik rahatsızlıklara daha yatkın olduğu da anlaşılmış. Her kişilik tipinin kötüsünün ayrı bir kötü, iyisinin de ayrı bir iyi olduğunu söyleyen İnka Danışmanlık uzmanı Fatih Uzunoğlu, hangi tipin hangi rahatsızlığa daha yatkın olduğunu şöyle anlatıyor: “Bir numaralı kişilik motifi obsesif-komposif davranış bozukluğuna, ikinci tiptekiler histeriye, 3’ler narsizme, 4’ler depresyona, 5’ler şizofreniye, 6’lar paranoyaya, 7’ler yine narsizme, 8’ler anti sosyalliğe daha yatkındır. Dokuzuncu gruptakiler kişilik bozukluğuna meyillidir.”
9 kişilik tipinin nasıl tespit edildiği konusunda bir açıklama getirilemiyor. Bunun gizli, ezoterik bir bilgi olduğu inancı hakim. Ezoterik bilgi olması da Enneagram’ın akademik çevrelerde hüsn-ü kabul görmesini geciktirmiş. Fakat son dönemlerde, özellikle Amerikalı bilim adamlarının çalışmaları ile Enneagram, kişiliğin tespitinde kabul gören ve başarı yüzdesi çok çok yüksek olan bir bilim hâline gelmiş. Buradaki enne, bizim kültürümüzdeki ene’den mi gelmektedir bilinmez; ama tarihine baktığımızda Enneagram’ın bu topraklardan Batı’ya gittiği görülüyor.
kaynak : http://www.gnoxis.com/enneagram-6741.html
RETORİK
Retorik kelimesi Yunanca rhētorikos, (ῥητορικός) hitabet, söylevcilik kelimesinden türemiştir. Rhētōr (ῥήτωρ) ‘hatip, söylevci’, erô (ἐρῶ) ‘konuşmak’ demektir. En basit anlamda rhetorikos insana hitap etmedir. Retorik kelime anlamı olarak güzel söz söyleme, hitabet sanatı, belagat anlamına gelmektedir. Dili ikna etmek için kullanan sanatlardan biridir. Antik Yunanda MÖ 5. yüzyılda Sokrates çevresindekiler tarafından kullanılmış olan bu kelime ilk kez Platon’un Gorgias adlı eserinde geçmiştir.
Retoriğin olabilmesi için üç temel öğe: bir söylevci, bir dinleyici ve bunların düşündüklerini ve görüşlerini iletebilmelerine aracılık eden bir dil gereklidir.
Retorik, edebiyatta, siyasette, mahkemelerde, doğal dilde, bilim dışı akıl yürütmede, fikirde, güzel konuşmada, örtük unsur içinde, örtük olanın arkasındaki niyette ortaya çıkar. Dolayısıyla retorik kendini kısıtlamamış yayılmıştır.
Retorik, kendi içinde bir bilgi bütünü oluşturmaktan çok kendi dışındaki bir nesneye, düşüncenin gerçeklikle, önermelerin verili bir olguyla uyuşmasına yani doğruluğa (Aletheia) erişme yolu yordamıdır. Retoriğin nesnesi olan doğruluk türü bilimsel tanıtlamayla (Latince, demonstratio) doğruluğu bilinen öncüllere dayanarak yapılan çıkarımla gösterilemez; konuşanla dinleyeni ortak varsayımlar temelinde buluşturan olası öncüllere dayalı çıkarımla ancak yaklaşık olarak betimlenebilir. Antik retoriğin kurucu ilkesi bu yüzden, doğruluğun zorunlu olarak ancak belli koşullarda, belli kişiler içinde geçerli olduğu biçimindedir.
22 Ocak 2012 Pazar
Proje Tanımı
Proje, belirli başlangıç ve bitiş noktası olan, amacı, kapsamı ve bütçesi açıkça tanımlanmış bir defaya mahsus gerçekleştirilen aktiviteler bütünüdür. Başka bir tanımlama ile proje, probleme özel, bir defaya mahsus oluşturulan, belirli bir zaman içerisinde bir grup amacı başarmayı hedefleyen işlemlerdir. Genel anlamda her proje, kaynakların etkin kullanımını, belirlenen takvimin takip edilmesini ve projeden beklentilerin karşılanmasını içermektedir.
Proje Ortak Özellikleri
Farklı pek çok proje tanımı verilebilir ancak her bir tanımda ortak bazı kavramların yer aldığı göze çarpmaktadır. Bunlar:
Projenin belirli bir amacı vardır: Her proje iyi tanımlanmış bir amaca sahiptir.
Proje geçicidir: Projeler için önceden tanımlanmış başlangıç ve bitiş tarihleri vardır. Hiçbir proje ömür boyu süremez.
Projenin çok çeşitli alanlardan kaynağa gereksinimi vardır: Projeler insan, makine, yazılım gibi kaynaklara gereksinim duyar. Bu kaynaklar çoğu zaman işletmenin farklı departmanlarından karşılanırken bazı durumlarda ise dış kaynak kullanımına gidilir.
Projenin finansör veya müşterisi vardır: Projenin finansörü, gerekli kaynakların temin edilmesi için fonların yaratılmasını sağlar.
Proje belirsizlik içerir: Her proje kendine özgü amaçlar içerdiğinden bu amaçların hepsi için ortak bir çözüm elde etmek her zaman olası değildir. Bu nedenle zaman, maliyet ve kalite beklentilerinin her birinin tam olarak karşılanması belirsizlikler nedeniyle her zaman sağlanamaz.
Projelerde Üçlü Kısıt
Her proje, kapsam (faaliyet alanı), zaman ve maliyet kısıtları ile sınırlandırılır. Bu kısıtlar başarılı proje yönetimi için gerekli üçlü kısıt olarak adlandırılmaktadır. Bu kısıtlar ne kadar iyi yönetilebilirse projenin başarısı o kadar artmaktadır. Kapsam, zaman ve maliyet kısıtları birbirleri ile çok sıkı bir ilişki içinde olduğundan, kısıtların birinde yapılacak değişiklik diğerlerini de etkilemektedir. Kapsam, zaman, maliyet açısından projeyi üç bacaklı bir tabureye benzetmek de mümkündür.
Kurumların değişen koşullara hızla uyum sağlayabilmeleri, etkin ve verimli sonuçlar elde edebilmeleri için projelerin kapsam, zaman ve bütçe sınırları içinde tamamlanması gerekir. Bu nedenle kaynakların, zamanın, kapsamın ve malzemenin doğru planlaması ve doğru yönetilmesi çok önem kazanmaktadır. Bu kavramları kısaca inceleyecek olursak;
Kapsam: Proje hangi hedefe ulaşmayı amaçlıyor, proje sonucunda hangi ürün veya hizmet elde edilecektir sorusuna cevap aranır.
Zaman: Projeyi tamamlamak ne kadar zaman alacak sorusuna cevap aranır. Diğer bir deyişle ürün veya hizmetin gerçekleştiriliş takvimi ortaya konur. Başlangıçta kararlaştırılan takvime uyulmadığı takdirde tazminat ödenmek zorunda kalınabilir.
Maliyet: Projeyi tamamlamanın maliyetinin ne olacağı sorusuna cevap aranır. Bir başka deyim ile eldeki kaynakların çalışır bir sisteme dönüştürülmesinin maliyetidir.
Bu üç kısıt kalite (performans, standartlar) ile birlikte proje yönetiminin temel hedeflerini belirlerler. Her üç kısıtı sağlayan bir proje, kalite açısından yetersiz ise proje başarılı olamayacaktır. Bu nedenle müşteri memnuniyetinin sağlanması açısından projenin kalitesi önemli bir faktördür. Kapsam, zaman ve maliyet kısıtlarının her üçü de kalite standartları içerisinde yönetilebiliyorsa iyi bir proje yönetimi için doğru yolda olunduğu söylenebilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)